EKONOMİK GELİŞİMİN İTİCİ GÜCÜ AR-GE

Küresel ekonomide yaşanan sıkıntı ve sorunlar, yanlış tercih ve politikalar nedeniyle ülkemiz ekonomisini daha da derinden etkilemektedir. Bu fırtınadan en az hasarla çıkmamız için katma değeri yüksek ürünlere yönelik etkili bir teşvik sistemiyle yünümüzü tüm sektörlerde üretime çevirmek zorundayız.

Katma değeri yüksek ürün üretmeyi başarmış ve sorunlarını çözmüş ülkelerin başarı hikayelerinin altında Ar-Ge faaliyetlerinin teşvik edilmesi ve bu sayede katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi yatmaktadır. Ar[1]Ge’ye gereken önemin verilmesi ve buradan elde edilen birikimle teknolojik ürünler üretilmesi için işletmelerin, vergi teşvikleri, yüksek teknoloji ürünlerinin üretim maliyetini düşüren ve dolayısıyla ticari işletmeye daha fazla kâr getiren dolaylı hükümet desteklerine ihtiyaç duymaktadır.

Ülkemiz ve Güney Kore 1980’li yıllarda neredeyse eş düzeyde ekonomilere sahip olmasına karşın Güney Kore’nin katma değeri yüksek teknolojik ürünlere yönelik teşvikleri etkili bir şekilde kullanarak sistemine bu alana kanalize ettiği için büyük bir başarı öyküsünü gerçekleştirmiştir. Neredeyse tarımsal üretimin olmadığı, hemen yanında savaş tehlikesi barındıran komşulara sahip bir ülkenin tüm dünyaya teknolojik ürünler satarak zenginleşmesi, zenginleştikçe teknolojik gelişime daha çok ağırlık vermesi ekonomi kitaplarında örnek gösterilen bir ilerlemedir. Bu ilerlemeye örnek olarak şu karşılaştırma sanırız etkili olacaktır. Güney Kore’de 2020 yılındaki patent başvurusu sayısı 226.759 iken, Türkiye’de sadece 8.158’dir. Bu rakamlar açık olarak iki ülkenin teknolojik ürünlerin ekonomiye yansımaları konusunda fikir vermektedir. Dünyanın evirildiği bilgi çağı ekonomisinde tarımsal ürünlerin stratejik önemi yadsınamaz. Türkiye gibi bir tarım ülkesinin bu nedenle tarım ekonomisi bakımından ulaşabileceği potansiyelle birlikte, katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretimi, gelişimi gibi alanlarda da mutlaka dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olması gerekmektedir.

Önemli bir örnek olarak bir Türk oyun şirketinin 2020 yılı içinde 1.8 milyar dolar karşılığında bir Amerikalı şirkete satıldığı düşünüldüğünde pazarın ve rakamların büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü üzere ülkemizin potansiyelleri o kadar çeşitlidir ki, sadece bir itici güce ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin üretimi, yazılımı, know how’ı benzeri konularda piyasalar bu alanda yatırım yapacak ve desteklenecek yatırımcıları beklemektedir. Bu kapsamda teknolojik geliştirme bölgelerindeki firmalara verilen kurumlar vergisi istisnası önemli bir katkı olsa da devletin vergi almamanın yanında yatırımların teşvik edilmesi anlamında da eli açık olması gerekiyor.

Stagflasyon ve yüksek enflasyon tehlikelerinin konuşulduğu şu günlerde, teknolojik katma değerli ürünlerin yaratacağı ekonomik değerin, turizm, inşaat, hizmet sektörünün önüne koymanın tam da zamanıdır. Beyin göçünü tersine çevirecek bir adımın tam zamanıdır. Bu sayede oluşacak ekonomi diğer tüm sektörleri de destekleyecektir, katma değeri yüksek teknolojik ürünlerin piyasası öyle çeşitlidir ki, savunma sanayiinden bilgisayar oyunlarına, telekomünikasyondan, e-ticarete kadar her alanda doğrudan etkili bir yapıya sahiptir. Bu nedenle vergi muafiyet ve istisnaları özellikle bu alanda odaklanmalı ve bunun yanında teşviklerle mühendis ve yazılımcıların bir işe girmek için değil, bir işe başlangıç yapmaları için rekabet etmeleri sağlanmalıdır