İngilizce’de “tax wedge”, çalışanın işverene toplam maliyeti ile işçinin eline geçen net ücret arasındaki fark olarak tanımlanıyor. Bu fark, çalışan ve işverenlerin devlete yaptıkları vergi ve/veya sosyal güvenlik ödemelerinden kaynaklanıyor. Bu tanımın Türkçe karşılığı olarak “vergi takozu” ifadesi kullanılıyor.
Uluslararası karşılaştırmalarda vergi takozu bir ölçüt olarak kullanılıyor. İşçi için ödenen vergi ve benzeri ödemeler toplamının işçinin işverene toplam maliyetine bölünmesiyle elde ediliyor. Eğer bu oran yüksekse, işçinin eline daha düşük bir ücret geçerken çalışanın işverene olan maliyeti daha yüksek oluyor. Bu oranın büyüklüğü, ülkenin istihdam politikalarını ve işsizlik oranlarını etkiliyor. Ayrıca istihdamın kayıt dışılığının da en büyük nedenlerinden birisi olarak kabul ediliyor.
Çalışanların kazançlarının nasıl vergilendirilmesi gerektiği, üzerinde tartışmaların olduğu önemli konulardan birisini oluşturuyor. Vergi mükelleflerinin yaşamlarını sürdürebilecekleri kadar bir gelirin vergi dışı bırakılması gerektiği, sosyal devlet anlayışının ve modern vergi sistemlerinin kabul ettiği temel bir ilke olarak genel kabul görüyor. Buna ilave olarak ayırma kuramı, emek gelirlerinin diğer gelir unsurlarından farklı ve daha düşük oranda vergilendirilmesi gerektiği anlayışına dayanıyor. Buna karşılık küreselleşme ve uluslararası vergi rekabeti emek gelirleri ile sermaye gelirlerinin vergilendirilmesinde sermayenin daha düşük oranda vergilendirilmesi sonucunu doğuruyor.
Diğer taraftan Dünyada gelir dağılımı eşitsizliği artıyor. Bu ise sermaye lehine olan vergi politikalarının sorgulanması tartışmalarını beraberinde getiriyor. Özellikle Covid-19 sonrasında çalışanların işlerini kaybetmesi, işsizlik oranlarında artış sadece bu kişilerin gelirlerinin azalması sonucunu doğurmuyor, bu kişilerin satın alma güçlerinin azalması piyasadaki ürünlere olan talebin de azalması yoluyla toplumda yaşayan herkesin gelirinin azalması sonucunu doğuruyor. Doğal olarak küçülen bir ekonomi, devletlerin vergi gelirlerinin de azalması sonucunu doğuruyor. IMF Başkanı Kristalina Georgieva, içinde bulunduğumuz durumu, son yüzyılın en kötü buhranı olarak tanımlıyor.
Uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan vergi takozu göstergeleri, bekar ve çocuksuz bir işçiye ödenen ücretten kesilen vergi ve sosyal güvenlik primleri toplamının işçinin işverene olan işgücü maliyetine oranlanması ile bulunan oranı şeklindedir. Bu oran, çalışanın evli olmasına, eşlerden birisinin çalışıp çalışmamasına ve çocuk sayısına göre de hesaplanabilmektedir.
OECD ülkelerinde 2000-2019 yılları karşılaştırınca vergi takozunun bekar ve evli çalışanlar için yapılan bütün hesaplama yöntemleri için 2019 yılında ortalama yüzde 2,2 oranında azaldığını belirtiyor.
Bu oranının 2019 yılında OECD ortalaması yüzde 36. Çalışanın maaşının işverene maliyeti 100 TL ise devletin 36 TL vergi aldığı ve çalışanın eline 64 TL geçtiği anlamına geliyor. Vergi takozunun 2019 yılında en yüksek gerçekleştiği ülke yüzde 52,2 oranı ile Belçika, en düşük gerçekleştiği ülke ise yüzde 7 oranı ile Şili’dir.
Gelir vergisi oranları, sosyal güvenlik primleri ile birlikte vergi takozu oranının iki belirleyicisinden birisi. Gelir vergisi yasal oranlarının en düşük olduğu ülkeler Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Macaristan. Bu ülkelerde bütün gelir unsurları tek bir oranda yüzde 15 oranında vergilendiriliyor. Buna karşılık Fransa, Yunanistan, Avusturya, Kanada, Portekiz, Belçika, Hollanda ve Finlandiya’da en yüksek dilime uygulanan gelir vergisi oranı yüzde 50’den fazla. Türkiye’de ücret gelirleri üzerindeki marjinal vergi oranı 2020 yılında yüzde 40’a çıkarıldı. Ancak OECD üyesi ülkelerde 2000-2019 yılları ortalamasına göre gelirler üzerindeki vergi yükü yüzde 2,6 azaldı ve ortalama yüzde 43 olarak gerçekleşti.
OECD verilerine göre Türkiye’de 2000 yılında vergi takozu oranı yüzde 40,36. Bu oran 2007 yılında yüzde 42,22 olarak gerçekleştikten sonra 2008 yılında yüzde 38,72’ye düşüyor ancak 2019 yılında artarak yüzde 39,12 olarak gerçekleşiyor. Diğer bir ifade ile işçinin işverene maliyete 100 TL ise bunun 39,12 TL’sini devlet vergi ve benzeri ödeme olarak alıyor, işçinin eline geçen tutar ise 60,88 TL. Dolayısıyla Türkiye’nin oranı, OECD’nin yüzde 36 olan ortalamasının üstünde.
Bugünlerde Türkiye’de kıdem tazminatına ilişkin tartışmalar var. Bu tartışmalarda olayın taraflarının, çalışanlar ve işverenler kadar ücret geliri üzerinden ortalama yüzde 39,12 oranında vergi ve benzeri gelir alan devletin de olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Ücret gelirleri üzerindeki vergi yükünün azaltılması hem kıdem tazminatı tartışmalarında taraflara hareket edebilecekleri bir mali alan sağlarken hem de küresel rekabette Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerin maliyetlerinin azalması yoluyla işletmelere avantaj sağlayacaktır. Diğer bir olumlu sonucu ise gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesidir.
YMM Emre KARTALOĞLU
TÜRMOB Genel Başkanı
Kaynak; https://www.dunya.com/ekonomi/calisanin-maliyetinin-yuzde-3912si-devlete-haberi-473903