ORTA GELİR TUZAĞI FIRSATLAR VE TEHDİTLER
Orta gelir tuzağı ekonomik literatürde; bir ülkede kişi başına düşen gelirin belirli bir seviyeyi aşamaması yada o seviyeler den ileri gidememesi ve emsalleri dünyanın ürettiği refahtan giderek daha fazla pay alırken o ülkenin, gelişmeleri hayıflanarak izlemesi olarak tanımlanabilir. Tabi koruyup kayrılanlar hariç, Yunanistan gibi.
Orta gelir tuzağını aşan ülkelere örnek mi istiyorsunuz, işte size Japonya, işte size Güney Kore, işte size Çin, AB ülkelerini saymıyorum bile. Peki Orta gelir tuzağına takılan ülke mi arıyorsunuz Türkiye desem yeterli mi.
Orta gelir tuzağını sadece ekonomik sorunlar ile izah etmek sizi sağlıklı bir noktaya getirmez orta gelir tuzağı aynı zamanda üretim ve üretim teknolojileri ile de yakından hem de çok yakından ilintilidir. Örnek mi istiyorsunuz, sadece patates üreterek, daha fazla patates üreterek refahınızı artıramazsınız, ürettiğiniz patatese bir değer katarsınız refah ve değeri elinizde çanta ülke ülke dolaşarak pazarlarsanız ortak refahtan payınızı artırarak alırsınız, Örnek mi istiyorsunuz sadece fındık üreterek, sadece daha fazla fındık üreterek zenginliğinize zenginlik katamazsınız, olduğunuz yerde patinaj yaparsınız, farkında bile olmazsınız. Sonra da dönüp biriniz biz dünyanın en şahane fındığını üretiyoruz dersiniz, diğerinizde biz ihracat rekoru kırdık der. Halbuki birinizin yaptığı refaha hazırlık diğerinin yaptığı da değer katanların kaynak transferidir.
Üretmek tabi ki de çok önemli ancak ürettiğinize bir değer katmıyorsanız yada katamıyorsanız, değil orta gelir tuzağı, yeniden üretim kıskacından bile kurtulamazsınız.
Gelelim ilimiz özeline; yıllarca dünya fındık üretiminin %75 ini biz üretiyoruz, dünya üretim lideri biziz deyip durduk yetinmeyip biz ordu ili olarak 200-220 milyon kg. ile Türkiye lideriyiz diye gururlandık, ancak yıllarca ne ürettiğimiz şu nimeti muhafaza edebildik ne de yeteri kadar değer katabildik.( Ha bu arada değer katanlara, örnek olanlara, yol açanlara huzurlarınızda şapka çıkartıyorum minnet ve şükranlarımı sunuyorum.) Ne de oturup kümelenebildik. Bu üç döngüde kendi aralarında oturup tartışılmalı ancak STK’ ların üzerine ölü toprağı serili, herkes görünmez bir elin uzanıp sihirli değneği ile masallardaki gibi bir mucize arıyor. Herkes şunu bilsin ki ekonomi ilminde mucize yoktur, üretim vardır, işleme vardır, alınteri vardır, yaratıcılık vardır, ve nihayet elinizde çanta Pazar pazar, fuar fuar dolaşmak vardır. Mucize, bildiğin biriktirdiğin bilgin kadardır, mucize; yönetimini işgal ettiğin STK’lardaki yönetişim gücün kadardır.
Oturup ellerimizi başımızın arasın alıp baştan başlamaktan başka yol yok, gelin birbirimizi taşlamaktan vazgeçip bir liderin öncülüğünde başlayalım kim mi o lider, Görev Büyükşehir belediye Başkanına ya da başkanlarına düşüyor. Artık sürücüsüz elektrikli traktörlerle tarım yapılan bir dünyada emek yoğun bir üretim tekniği ile nereye kadar gideceğimizi sanıyorsunuz bahçelerinize 1800’lü yıllarda dikilen 5-10 çeşit fidan ile nasıl bir coğrafi tescil belgesi alıp bu fındık ordunun yamaçlarında yetiştirilmiştir diyeceksiniz.
Üretim aşamasını geçtik diyelim, ürettiğinizi kapıya bacaya yığarak yada vahşi bir şekilde depolayarak nasıl muhafaza edeceksiniz. Çağdaş ve modern depolarınız yoksa, ısı, ışık ve nem’i kontrol altında tutamıyorsanız ne yapacaksınız biliyor musunuz, ürettiğiniz o değerli ürünü 3 dolar a aldığınız o ürünü yağ yapacaksınız sonra da çıkan o küspe ve yağı üretime sokmanın yollarını arayacaksınız, kendi ayağınıza kurşun sıkacaksınız.
Dünya da 8-10 çeşit Nut üretilmekte gidin bakın ürettiklerini nasıl saklıyorlar. Gidin bakın soğuk zincirde nasıl muhafaza ediyorlar, dönün birde kendi depolarınıza bakın. Bireysel ya da tikel hareket ediyorsanız şahsi depolarınızı yapar müşterilerinize farklı görünmeye çalışırsınız ancak bu toplumsan çözüm yolu değildir. Çözüm irili ufaklı tüm paydaşların başta T.M.O, ihracatçı birlikleri, borsalar, ziraat odaları olmak üzere herkesin elini taşın altına sokmasıdır.
Tüm dünyanın elmadan armut a iğneden ipliğe kümelendiği bir yapıda siz şahsi çıkarlarınızı yüceltmek için gidip baştan aşağı üretim sertifikaları, uluslararası kalite belgeleri ile donanırsınız, gidip “fair trade” belgesi aldık deyip kasıla kasıla yürürsünüz ancak o, zaman sadece temsil ettiğiniz kurumu yüceltirsiniz. Ancak temsil ettiğiniz kurumun refahını yükseltirsiniz, siz tacirleri, bu benim adamım, bu benim adamım değil derseniz sadece mutlu bir azınlığa hizmet etmiş olursunuz ülkeye hiçbir katkınız olmadığı gibi mevcut yapıdaki tacirleri de birbirlerine kırdırır, geçer karşılarına kahkaha ile gülersiniz.
Çözüm Büyükşehir belediye başkanımızın liderliğinde TMO temsilcileri, İhracatçı birlikleri, Borsalar, Ziraat odaları, gelin kümelenelim gelin bir başlangıca kapı aralayalım aksi takdirde esaret zincirini kıramayız. Eğer kümelenmezsen uluslar arası sermayenin ve yerli işbirlikçilerinin marabası olursun seni bir bahçe makası, bir tırpan makinesi 5,10 boş çuvalla kölesi yapar sen de sanırsın ki ben artık onların adamıyım, kendi ülkesinde 3,5-4 € ya fındık alırken senden 22-23 liraya alır, ne yapalım piyasa böyle der.
Bu çağrı sadece fındık için geçerli değildir. Bahçedeki kividen yayladaki koyuna kadardır.
Ürettiğinde harmonizasyon ve modernizasyon
Ürettiğinizi sağlıklı ve modern şartlarda muhafaza
Ürettiğine değer katarak ülke ülke pazarlamak
Eğer bu şartları yerine getiremezsen işin zor.
Orta gelir tuzağı işte böyle bir şeydir. ürettiğiniz her bir ürün, mal yada hizmet senin için ya bir fırsattır ya da yüktür. Bu fırsatı ya siz değerlendirirsiniz ya da elin oğlu. Eğer siz değerlendirirseniz duvarın üstünden atlar yeni ufuklara yelken açarsınız, ya da duvara çarpar ağlaya ağlaya eli boş evinize geri dönersiniz.